Perihan`IN sayfasI
İYİ Eğlenceler
PERİHANIN SAYFASI
Inanip inanmamak kendi fikrin
İnanıp İnanmamak kendi fikrin artık
UYANIN ARTIK!!!
Yeter. Bu kadar saf olmayın artık...Bu kadar dikkatsiz davranarak
milletin ekmeğine yağ sürmeyin artık. Saflığın boyutu ileri derecelerde...
Neden mi bahsediyorum? Tabii ki güzel memleketimin saf internet
kullanıcılarından.
Sevgili arkadaşlarım lütfen mail yollarken aklımızı kullanmayı ihmal
etmeyelim;
1. Bir maili 10 kişiye gönderirseniz dileğiniz yerine gelmez!
2. Bir yerde oy kullandığınız için Türkiye'de bir kanun teklifi
yasalaşmaz!
3. Bir yere üye olduğunuz için fidan dikilmez!
4. Bir maili ne kadar çok kişiye gönderirseniz o maili microsoft veya
aol gibi büyük firmalar takip edip o kadar para yardımı falan yapmaz!
5.Microsoft servetini falan dağıtmıyor arkadaşlar!
6. Etibank amerika tarafından cok ucuza kapatılıyormus.Etibank ın
elindeki bor madenleri yok pahasına gidicekmis, cünkü bor madeniyle calısan
araba üretilmis!!! arkadaslar öyle bir araba üretilmedi...Neden böyle bi
habere sadece sanal ortamda rastladıgınızı bir düsünün lütfen!...
7. Domino's Pizza domuz yağı/eti kullanmıyor!
8. Gerçekte yardım bekleyen yanan bir çocuk yok. Varsa da aynı çocuk
geçen sene zaten bir kez yanmıştı!
9. Hastanede kan bekleyen öyle bir vatandaşımız yok,ilk önce bahsi
gecen kisilerle irtibata gecip mailin dogrulugunu onaylayın, sonra
yollayın..illa yardımcı olmak istiyorsanız gidin kızılaya kan verin..!
10. Kokakolayı tersten okuyup yorumlayabilen arkadaşlarımızı da
ödüllendirmek istiyoruz.
11. Doları katlayınca pentagonun yanmış resmi oluyormuş. Az daha
katlayınca ikiz kulelerin yanmış şekli çıkıyormuş. Evet arkadaşlar bunu da gördük
ki dolar, pentagon ve ikiz kulelerin inşasından çok daha önce şu andaki
halini almış )
12. 'Bu maili sana yollayana da yolla. Dostluğumuz pekişsin'diyenlere
sesleniyorum. Aynı maili göndermeyin. Başka şey yollayın kardeşim!
Aynı maili geri gönderince pekisen dostluk olmaz olsun..
13. Nike logosunda aslında Allah yazısı gizliymiş. Biz baktık.
Göremedik
14. Türk polisi e-posta trafiğini takip etmiyor!
15. Sinemada koltuğumuzun altına aids virüsü taşıyan iğne
yerleştirebilen psikopat arkadaşlarımız varmış. Bu kişilerin devlet tarafından halk
eğitim merkezlerinde el sanatları alanında hoca olarak istihdam edilmelerini
istiyoruz.
16. MSN Listenize biri eklendiği taktirde ciddi problemlerle karşı
karşıya kalma riskiniz, söz konusu hacker sizi kafaya takmışsa zaten yeterli
düzeydedir. Korkmanıza gerek yok. Size birinin zarar verebilmesi için
msn kullanmak gerekli değildir
17. MSN paralı olmuyor. Logo mogo maviyken yeşile veya mora dönmüyor.
Bir yere tıklamanız da gerekmiyor!
18. Erkek milletini yeren, kız milletini öven mailler erkek icadıdır.
Maksat kız msn'i topalamaktır arkadaşlar!
19. israilli bilim adamlarının sivri sinek dna'sıyla oynayıp süper kan
emici,on kat daha dayanıklı hale getirdiği ve komşu ülkelerin
türkiyede dahil dna haritasını çıkartmakta kullanacağı casus sivrisinek olayı... Tabi
mesajın sonlarındaki damarlamızdaki asil kanı kirletmeye yönelik böyle bi
girişimi kemalist gençliğin asla kabul etmeyeceği vurgusu karşılıklı akıl
sağlığı dilekleriyle vedalaşmamıza yol açmıştır.
20. 1987'den beri dolaşan mail diye bir şey . O dönemde mail yoktu!
21. Klavyemizdeki 'w, h, k, ğ' tuşları paralı olmayacak. Bunun için
sitelere girip millete hit kazandırmayın!
22. Petrol rezervlerimizin üzerine Amerika civa döküp kuyuları
kapatmış. Arkadaşlar cıva sıvı bir madendir. Tamam ağır ama sıvı!
23. Rus hackerler Türk hackerlara savaş falan açmadı. Açsa da ucu bize
dokunmaz!
24. Sizi kimse telefonunuzu kontrol etmek için arayıp sizin kimlik
bilgilerinize erişmek için kullanamaz. Faturasını falan da sizin
hesabınıza böyle bir sekilde yansıtamaz.
Yaser TUNÇ
Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı...
Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı içinde..
Deniyordu ki; "arada bir, çok bunaldığınızda,hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün"...
Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım...
Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum...
Ama " kendi ölümümüzü ve cenazemizi " düşünmemiz tavsiye ediliyordu...
Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an...
Ama önyargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim...
Diyordu ki; " bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız...
Özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın...
O andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün...
Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin...
Dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların
yanında bu acının ve geri dönülmezliğin korkunç
çaresizliğini yaşayın...
Bırakın canınız yansın,
bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz...
Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi...
Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini...
Akıllarından ve yüreklerinden geçen
cümleleri hayal edin...
Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen düşünmeye başladım...
Eşimi, oğlumu, annemi, babamı, kardeşlerimi ve diğer tüm çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki yerlerine...
Birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini...
Hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı...
Görüyordum işte "babaaaa..." diye ağlayan biricik oğlumu...
Eşim kucağında "ağlayan emanetimle" ayakta durmaya çalışıyordu per perişan...
Koca çınar babacığım, belli belirsiz dualar okuyordu,
o gözümden hala gitmeyen vakur duruşuyla...
Annem, ciğerinden bir parça canlı canlı koparılmış gibi
hem içine hem dışına akıtıyordu gözyaşlarını...
Kardeşlerim, akrabalarım
"çok erken gitti, doyamadı oğluna.." diyordu acıyan ses tonlarıyla...
Ve dostlarım... Onlar da şaşkındı...
Bazısı "daha dün birlikteydik, nasıl olur.." diyordu...
Bunları seyredip onlara "hayır ölmedim, burdayım.."
demek istedim hayal olduğunu unutup...
Sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha devamını okumadan kitabın...
Farkındalık önemli bir kavramdır psikolojide...
Belki de hiç aklımıza gelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı göstermek istemişti yazar...
Kitabı okumaya ne gücüm kalmıştı, ne de isteğim...
Almam gereken dersi ve mesajı almıştım...
Şimdi ne kitabın adını ne de yazarı hatırlamıyorum...
Şu an bunları yazarken bile çok kötü oldum...
Bu olayda tek farkındalık da yok üstelik...
Biraz kendime geldikten sonra devam ettim
hayatımın en zor hayaline...
Sırada çevremdekilerin ölümümün akabinde
neler söyleyecekleri vardı..
Usulen ve nezaketen söylenenlerin dışında...
Onlarda bıraktığım izleri,
yaşananları ve yaşanamayanları elden geçirerek
ben konuşturacaktım hayalimde...
İçlerini okuyacaktım, senaryo bana ait olarak...
Yaşarken neler yazmıştım, ölümümle neler okuyacaktım...
Gerçek duygularıydı ulaşmaya çalıştığım, ölüm acısının etkisiyle girilen duygusal mod değildi, deşifre etmem gereken metin...
Canım oğlumun söyleyecek çok şeyi yoktu...
Özleyecekti, yokluğumu hissedecekti..
Ağlayacaktı aklına geldikçe...
Belki ölümün ne anlama geldiğini hissedecek yaşa gelinceye kadar
sıradan bir üzüntünün ötesine geçmeyecekti duyguları...
Ama hayal bu ya, 18-20 yaşına getirdim 2 saniyede oğlumu...
"hayal - meyal hatırlıyorum be baba seni...
Tek cümlesi takıldı o an içime;
" Oyunbozanlık yaptın be böceğim, hani beraber ölecektik ?..."
Babam-annem,o bugüne kadar evlat olarak
mutlu edecek hiçbir şey yapamamanın acısıyla
kahrolduğum güzel insanlar...
Helaldi şüphesiz hakları...
Bilerek hiç kırmamıştım onları...
Üzerine titredikleri evlatları onlardan önce göçmüştü işte önlerinde ve dualarına muhtaçtım....
Kaç anne ve babanın çekebileceği bir acıydı ki evladının cenazesinde bulunmak...
Herhalde insanın uzun yaşadığına üzüldüğü nadir
anlardan olsa gerek...
Diğerlerine geçmiyorum...
Bu yazıyı şu an yazıp sizlerle paylaştığıma göre
"diğerlerine" artık sizler de dahilsiniz...
Düşünün, bir gün bir mail ulaşıyor mail-boxınıza "ölmüş“ diye...
Sizler kimbilir neler düşünür ve yazardınız...
Eşim şu an yanımda ağlıyor, sanki gerçekmiş gibi...
Oysa ki yazarın amacı "Yaşamanın ve hala nefes alıyor almanın kıymetini" göstermekti...
Benim de öyle...
Lafı çok uzattım farkındayım...
Ama dediğimiz çözümü zor süreç 2 satırla özetlenemeyecek
kadar girintili çıkıntılı...
Ben o gün kurduğum o hayalle, canımın tüm yanmasına rağmen
YENİDEN DOĞDUM...
Bilgisayar diliyle "format attım hayatıma"...
Sahip olduklarımın farkına vardım ve hala nefes alıyor olduğum için şükrettim...
Gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş, oyun perde demişti...
Peki ya hayal değil de, gerçek olsaydı ve perde bir daha açılmamak üzere kapansaydı...
İşte bu final bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş olmalı...
Belki gerildiniz, kötü oldunuz ama devamını getirirseniz buna değer bence...
Ben bu akşam melankoliğim ve biraz abartmış olabilirim...
Hani sanatçı ve şairiz ya ondandır belki...
Bence bu yazıyı sadece okuyarak bırakmayın...
LÜTFEN ARADA BİR,
BURADAN ALDIKLARINIZI TARTIN,
DÜŞÜNÜN VE HAYATINIZI GÖZDEN GEÇİRİN...
Ölümün kime ve ne zaman geleceğini
Yüce Allah' tan başka bilen yok...
İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve
nefes alıyorken yapabileceklerinizi yapın,
ertelemeyin...
Bilerek - bilmeyerek
kırdığınız kalpleri tamir edin...
Sizi sevenlere ve sevdiklerinize
daha fazla zaman ayırın...
Ve en önemlisi;
VERDİĞİ-VERMEDİĞİ,
ALDIĞI-ALMADIĞI HERŞEY İÇİN,
TEKRAR TEKRAR ŞÜKREDİN YÜCELER YÜCESİ YARADAN'A
( alıntı)
EĞER HALA SİZİNLEYSE, ONU HER ZAMANKİNDEN DAHA COK SEVİN
Hala sizinleyse!! !
1 yaşınızdayken sizi elleriyle besledi ve yıkadı. Bütün gece ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür ettiniz.
2 yaşınızdayken size yürümeyi öğretti. Size seslendiğinde odadan kaçarak teşekkür ettiniz.
3 yasınızdayken size özenle yemekler hazırladı. Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz.
4 yaşınızdayken elinize rengârenk kalemler tutuşturdu. Evin bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz.
5 yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi. Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz.
6 yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü. Sokaklarda 'GITMIYCEEEEEEEM' diye ağlayarak teşekkür ettiniz.
7 yaşınızdayken size bir top hediye etti. Komşunun camini kırarak teşekkür ettiniz.
9 yaşınızdayken size dualar öğretti, siz her seferinde unutarak teşekkür ettiniz.
11 yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü 'Sen bizimle oturma' diyerek teşekkür ettiniz.
12 yaşınızdayken zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi. O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz.
19 yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı, sizi arabayla kampusa götürdü ve eşyalarınızı taşıdı.
Arkadaşlarınız alay etmesin diye kampus kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz.
21 yaşınızdayken iş hayati ve kariyerinizle ilgili size fikir vermek istedi. 'Ben senin gibi olmayacağım' diyerek teşekkür ettiniz.
22 yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı. Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz.
25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı, sizin için hem mutlu oldu hem çok duygulandı. Siz dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz.
30 yaşınızdayken bebek bakimi hakkında size akil vermek istedi. 'Artik bu ilkel yöntemleri bırak' diyerek teşekkür ettiniz.
40 yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü hatırlattı. 'Anne işim başımdan aşkın' diyerek teşekkür ettiniz.
50 yaşınızdayken o çok hastalandı, hafta sonunda onu görmeye gittiğinizde mutlu oldu.
Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz.
Derken bir gün..... o öldü.
O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa, o anda kalbinize bir yıldırım gibi düştü....
Listeye dön
Saniyedir bu sayfadasınız... |